16 Mayıs 2012 Çarşamba

İstanbul'da Yağmur

İstanbul yine sırılsıklam. İstanbul ağlıyor, İstanbul'un derdi başından aşkın. İnce damlalar kaldırımların arasında süzülürken. Yağmur yer yer su birikintisi yaparken sokaklarda. Yüzümü döndüm yağmura. Minik damlaların yüzüme konup oradan süzülerek aşağı inmesi... "Yaşıyorum." demek için mükemmel bir an. Dışarıda elleriyle kafalarını siper etmiş koşan insanlar. Dışarıda şemsiyeler açılıyor. Dışarıda ıslanmış bir köpek yavrusu. Saf, minik bir o kadar da sevimli... Şemsiyelerinin altına sığınan insanları izliyor. Şemsiyeler. Saflıkla aramızdaki bir barikat gibi... Şemsiye, samimiyetsiz ve gösterişli. Neyi düşünerek şemsiye kullanırız ki sanki biz yağmurdan daha temizmişiz gibi...
Yağmur kadar saf, temiz bir şey gördüğümüzde çekemememizden midir ki yağmurdan uzak kalmamız. Kıskanıyor muyuz yağmurun berraklığını, şeffaflığını... Korkuyor muyuz ki saf, temiz, dobra yağmur gibi oluruz diye. Yağmur kadar sadık, yağmur kadar doğru olmayı istemek varken...




1 yorum:

  1. Sen bu aralar çok karamsar olmuşsun hiç iyi değil bu hiç. :(
    Hadi bakalım biraz neşelenirsin, güzel şeylerden bahsedersin diye mimledim seni gel bak. :)

    YanıtlaSil